ehliyet22

Ehliyet sınavında ‘otomatik vites’ dönemi

MEB tarafından yapılan düzenlemeyle, ehliyet sınavı artık otomatik vitesli araçla da yapılabilecek. 

Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) yapılan düzenlemeye göre, ehliyet sınavı artık  otomatik vitesli araçla da yapılabilecek. Otomatik vitesli araba kullanacaklar, sürücü kurslarında bu araçlarda eğitim alacak ve ehliyetlerinde “Sadece otomatik şanzımanlı araç kullanabilir” ifadesi yer alacak.
MEB’in Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinde yapılan değişiklikleri içeren yönetmelik, yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildi. Yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle ehliyet sınavına manuel vitesli araçlarla katılma zorunluluğu kalkacak.
Yönetmelik değişikliğinin özellikle otomatik vites araç kullanmak isteyenleri mutlu edecek düzenlemeler içerdiğini dile getiren Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, şöyle devam etti:
“Eğitim sınav araçlarının arasına, otomatik şanzımanlı araçlar da eklendi. Sürücü kursları, sadece otomatik araç kullanacak kursiyerler için sertifika sınıfına uygun otomatik şanzımanlı araç bulunduracak. Adaylar, sertifika sınıflarına ait araçların, otomatik şanzımanlı olanlarıyla eğitim alacak. Sınavda başarılı olanların sertifikalarında ‘sadece otomatik şanzımanlı araç’ kullanabileceği belirtilecek.”
Yelkenci, bu kişilerin daha sonra manuel şanzımanlı araba için ehliyet almak istemeleri halinde ise sürücü belgesindeki sınıfa ilişkin ilgili derslerinin kalan yarısını alarak tekrar sınava gireceğini ve başardığı takdirde manuel vitesli araç kullanabileceğini aktardı.

Diğer Değişiklikler
Simülatör dersi en az 2 saat olacak.Adayların direksiyon eğitimini, alanda ve simülatörde alınacak ve simülatör dersi en az 2 saat olacak.
Akan trafikte en az 12 saat eğitim alarak uygulama sınavına girmeye hak kazanan adayların, doğrudan ehliyet sınavına alınmayacak. Adaylar kurs tarafından yapılacak direksiyon sınavına girecek.

Engeller de düşünüldü
İşitme engelliler için teorik ve uygulama eğitimi veren uzmanların artık bu eğitimlerin sınavlarında da görevlendirilebileceklerini bildirdi.
Başkasının yerine sınava girenlere ceza
Başkasının yerine sınavlara girenler ile sınavda problem çıkaranların tekrar kayıt yaptırabilmeleri için 2 yıl geçmesi gerekecek. Bu süre daha öncesinde 1 yıldı.
Sınav süresi uzatıldı
Direksiyon eğitiminde dersin sınav süresi 30 dakikadan 35 dakikaya çıkarıldı.
Stop ettirene ikinci bir şans
Uygulama esnasında aracı ‘stop’ ettirenlere ikinci bir şans verilecek

Screenshot_1

ŞÖHRET PSİKOLOJİSİ

  Tanrı mı? İnsan mı?

YAZAN

Suna ÜÇKARIŞOĞLU

  

“ Bir aktörün başına gelebilecek en kötü şey, kendi hakkında yaratılan efsaneye inanmasıdır. “

                                                                                     MARLON BRANDO

 

ÖNSÖZ…

 

“ Özgürlüğümüz için nereye kadar gidebiliriz? “ sorusunu kendime sormaya başladığım zamanlar henüz on üç yaşındaydım.

Yaşıtlarım sokakta oyunlar oynarken, ben bu sorunun cevabını çoğunlukla geceleri evimizin damında, yere serdiğim kilimin üzerine uzanıp kocaman yıldızlara bakarak bulmaya çalışırdım.

Decartes’le tanışmamda o yıllara rastlar.

 “ Üniversitede okuyan ablamın kitapları arasından seni bulup çıkardığımda, yazdıklarını anlayabilmek için tam beş yıl uğraştım dostum Decartes… “  

 Söylediklerini anlayamasam da, o benim o yıllarda ki tek dostumdu. Ben ona “ Bir insan özgürlüğü için nereye kadar gidebilir? “diye sorduğum zamanlarda “ Düşünüyorum, öyleyse varım. “ diyordu. Demek ki o da benim gibi düşünüyor diyerek gülümsüyor, ardından annemim verdiği işleri yapmaya dalıyordum.

 Büyüdükçe, dostum Decartes sayesinde yeni dostlarda edinmeye başlamıştım. Sokrates, Montaıgne, Dante, Marcus, Nietzsche, Freud, Balzac, Goethe, Confucıus…

 Her ne kadar bir insanın özgürlüğü için gidebileceği yerin neresi olduğu soruma cevap veremeseler de onlar benim dostlarımdı.

 Ve bugün;

 Bir insanın özgürlüğü için gidebileceği yerin neresi olduğunu düşünerek yirmi üç yıl önce yola çıktığım İskenderun’dan, Türkiye’nin en büyük metropollerinden biri olan İstanbul’da yazar, senarist, gazeteci, televizyoncu kimlikleriyle yüzlerce başarılı işe imza atmış, onlarca ödül almış biri olarak yaşamaktayım. Şimdilerde en büyük hayalim senaryosunu yazdığım sinema filminin yönetmenliğini de üstlenerek çekmek.

 Bir insanın özgürlüğü için nereye kadar gidebileceği soruma gelince…

 Yıllar sonra olsa da cevabı buldum… Umarım sizde benim gibi mucizelerle dolu yaşadığımız evrende aradığınız cevapları bulabilirsiniz…

 

“ Şöhret Psikolojisi “

 

 “ Üstinsan’ı öğreteceğim sizlere. İnsan aşılması gereken bir şeydir. Onu aşmak için ne yaptınız? ” Diye soruyordu dostum Nietzsche.

 Bir insanın İNSAN’ı aşabilmesi için öncelikle İNSAN’ı çok iyi tanıması gerekirdi.

 Bilmediğiniz bir şeyi nasıl aşabilirdiniz ki? Ya da aşma yollarını nasıl bulurdunuz?

 “ İNSAN “ üzerine ne kadar kitap yazılmışsa hepsini toplayıp okumaya, ciddi anlamda notlar çıkarmaya başladım. Böyle bir duruma hiç yabancı değildim aslında, çocukluğumdan kalma bir alışkanlıktı bu bende… Kendimce oynadığım bir oyundu…

 Aldığım kitapların arasında en çok ilgimi çeken Ahmet Arvasi oldu.

 “ İnsan kendini aramaktadır “ diyordu. Bu doğruydu. Ben de kendimi arıyordum. Çoğu zaman her şey yolunda gitse de RUH ve BEDEN ikileminde tıkanıp kalıyordum. Ahmet Arvasi,  İNSAN ve HEYKEL diyalogunda madde ile insan çatışmasını açıkça gözler önüne sererken aradığım birçok cevabı da beraberinde veriyordu.

 Geriye İNSAN’ları incelemek, zaaflarını, çıkmazlarını, bunalımlarını, sevinçlerini, başarılarını ve ilerlemelerini sıralamaktan başka bir şey kalmıyordu bana.

 İyide normal insan nasıl bulacaktım?

 Magazin Gazetecisi olmam nedeniyle etrafımda Ünlülerden, basın danışmanlarından, magazin gazetecilerinden başka neredeyse kimseyi göremeyecek kadar yoğun çalışıyordum…

 Şöhretli insanı normal insandan ayıran daima farklı bir psikoloji vardı. Tam yirmi üç yıldır bu insanların içindeydim ve nasıl bir psikoloji içinde yaşadıklarını, bunalımlarını, sevinçlerini, çıkmazlarını, mutluyum derken bile mutluluk kavramından çok uzakta yaşadıklarının en yakın tanığıydım.

 Şöhret olmak onlar için tanrısallaşmak gibi bir şeydi… Onlar dokunulmazdı. Onlar her daim önlerinde secde edilecek kutsal varlıklardı. O yüzden de onlara dair gerçekler magazin gazetecileri tarafından açığa çıkınca kıyametler kopuyor, kameralar kırılıyor, fotoğraf makinelerinin içinden filimler çıkartılıp parçalanıyordu.

 Zamanla İNSAN’ı tanımaya ünlülerden başlamak keyifli ve eğlenceli olmaya başlamıştı benim için. Onlardaki duygusal değişimleri, olaylar karşısında ki tepkilerini, aşklarını, mutluluklarını, mutsuzluklarını, sıfırdan zirveye çıkışlarını, zirveden neden indiklerini izliyor uzun uzun notlar alıyordum.

 İlerleyen zamanlarda notlar almakla kalmayıp,  şöhretli insanların davranışlarını değiştirerek farklı bir sonuca nasıl ulaşabileceklerinin hayali öykülerini yazmaya başlamıştım.

 Şöhretler dünyası benim film setimdi artık. Sık sık senaryo üzerinde değişiklikler yapıyor, onlara farklı roller veriyor, ardından çıkan sonuçları inceliyordum.

 Zaman zamanda değer verdiğim sanatçılara, başları derde girdikleri anlarda magazin gazetecilerinin uzattığı mikrofonlar karşısında kendilerini koruyabilecekleri ipuçlarını söylüyordum. Sonucun harika olduğunu gördüklerinde sevinçten gözleri ışıldıyor, olaylara farklı bir pencereden bakabilmenin mümkün olabileceğinin farkına varıyorlardı. Onların gözleri ışıldarken, ben araştırma notlarıma yeni bir sonucu ekliyordum.

 “ Bir insanın davranış biçimi ona, ya doğru yolun haritasını gösteriyordu, ya da çıkmaz yolculuğun başlangıcını yaşatıyordu.”

 Yirmi üç yıldır tuttuğum notlar gerçek yaşanmışlıklarla doluydu.

 

                                                   * * *

 Elif Çakır’la bir arkadaşımın yanında tanıştığımda, ne onun Selis yayınevi’nin sahibi olduğundan haberdardım,  ne de yirmi üç yıldır bana şöhretler dünyasındaki insanlar hakkında çok şey öğrenmemi sağlayan izlenimlerimi yazdığım notların kitap olacağından. 

 Elif Çakır’ı uzaktan tanıyor, türbanı yüzünden daha önce çalıştığı gazetede sorunlar yaşayıp ayrıldığından haberdardım yalnızca.

 İnsanların dış görünüşlerine göre sınıflandırmamayı, insana insanca  değer vermeyi dostlarım Decartes, Nietzsche, Balzac, Sokrates, Dante’ten öğreneli uzun yıllar olmuştu. Ayrıca hayatta yaşadığımız hiçbir şeyin tesadüf olmadığını…

 Elif’le bir anda kaynaştık. Öyle çok konuşuyor, kısacık zamanda hayata dair ne varsa öyle çok şeyden söz ediyorduk ki… Birden sustu… Kahverengi gözleri ışıl ışıl parlarken;

 “ Uzun zamandır yapmayı çok istediğim bir şey vardı. Bir türlü olmadı. Lütfen bunu sen yap. ‘ Şöhret Psikolojisi ‘ adlı kitabı sen yaz. “ dedi.

 “ Nasıl yani? “

Bunca yıldır kimselerin bilmediği şöhretler dünyasıyla ilgili notlarımı öğrenmesine imkan yoktu.

Ertesi gün Cağaloğlu’ndaki yayınevinde buluşup dört saat süren uzunca bir toplantı yaptık. Bilimsel bir açıklamadan çok, yaşamış bir insanın gözüyle ünlülerin dışardan göründüğü gibi hiç de kolay hayatlar sürmediğini, onlarında bizler gibi duyguları olduğunu, hatta normal bir insanın yaşadığının daha fazlası sorun yaşadıklarını, değişen psikolojilerini okuyucuyla paylaşmamı istiyordu.

Elif’in böyle bir çalışmam olduğunu bilmeden bu teklifi bana yaptığı zamanki şaşkınlığım hala üzerimde… Bir kez daha anladım ki hayatta yaptığımız, yapmakta olduğumuz hiçbir şey tesadüf değil.

Sevgiyle ve İnsanca kalın.

s.uckarisoglu@gmail.com

                                                                                          Suna Üçkarışoğlu

 

                                             1980’li yıllar…

Bu yıllar 12 Eylül darbesinin yapıldığı, TRT televizyonlarının tek kanal olarak yayına devam ettiği, özel kanalların adından dahi söz edilmediği yıllar.

Bu yıllar cep telefonları yerine köşe başlarında, büyük meydanlarda PTT’nin ankesörlü telefonlarıyla iletişim kurulduğu yıllar…

Bu yıllar bilgisayarların bizleri esir almadığı, gazete tirajlarının tavan yaptığı yıllar.

Bu yıllar ünlü sanatçıların, albümlerinin yok sattığı, sinema filmlerinin gişe yaptığı, konserlerin izdihamlarla dolup taştığı yıllar.

Bu yıllar mantar gibi çoğalan magazin programlarının olmadığı; Kim? Kiminle? Nerede? Diye sorulmadığı, özel hayatların didik didik edilmediği yıllar… 

Bu yıllar köşe yazarlarının tiraj kaygısıyla ünlü sanatçılardan söz etmek yerine ülke sorunlarıyla ilgilendikleri yıllar.

                                                      * * *

80’li yıllardan 90’lı yıllara, 90’lı yıllardan 2000’li yıllara uzanan geniş bir yelpazede şöhretlerin dünyasına birlikte yolculuk yapacağız…

Bugünlere nasıl geldiklerinin en yakın tanığı olurken, İNSAN’a İNSANCA bakmanın önemini bir kez daha anlayıp, şöhretli insanların değişken psikolojilerine, içinde bulundukları zorluklara, acılarına ve başarılarına ortak olacağız. 

Unutmayalım!..

“ Tutkularımız, aşklarımız ve hayallerimiz dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım hep aynıdır; bu yüzden birimizin hikayesi aslında bir diğerimizin de hikayesidir. “   

       

DEVAMI HAFTAYA PAZAR

Screenshot_1

TÜRKİYE BATTI MI?

Son zamanlarda, ‘ Türkiye ekonomisi çöküyor, bittik! Battık! ’ diyen felaket senaryoları gündemde.

Peki gerçekten durum böyle mi?

Tası tarağı toplayıp ülkemizi terk mi edelim?

Ekonomiden anlamayan bir millet yetiştirmenin ceremesini işte bu yüzden çekiyoruz.

Ekonomiyi bilmiyoruz…

Kredi kartını kullanmayı bilmiyoruz…

Ticareti bilmiyoruz…

Cebimizdeki parayı nasıl değerlendireceğimizi bilmiyoruz…

Gelir gider dengesini hesaplayamıyoruz…

Bu yüzden de en çok felaket tellalcılarına inanıyor, onlar ne derse hemen uyguluyoruz.

Türkiye 2002-2010 yılları arasında ciddi bir büyüme gösteren ekonomisi ile AB’nin bile saygıyla yaklaştığı bir ülke olarak lanse edilirken, sonrasında bir çöküşün içerisinde olduğu iddia ediliyor.

Özellikle Gezi olaylarından sonra Türkiye’de ekonominin belirli ölçüde düşme gösterdiği iddia ediliyor.

Her değişim ve dönüşüm sancılı olur;

Elbette geçişler sancılı, Türkiye bir değişim, dönüşüm süreci yaşıyor. Bu durumda cari açığın devam etmesi normal. Ama bu bitmeyeceği anlamına gelmiyor. Burada iş adamlarımıza çok iş düşüyor.

Yabancı sermaye girişinde de Türkiye’de bir gerileme var deniliyor. Artık Türkiye’deki son politik gelişmeler Suriye ve Irak’taki olaylar Türkiye’ye karşı sermayenin, özellikle ABD ve AB yabancı sermayesinin gerilemesi de beraberinde getirildiği anlatılıyor.

Tüm bu olayların temeline iner ve birazcık küresel sermayenin izlerini takip ederseniz, temelinde ortadoğu ve ülkemizdeki zengin petrol yataklarının olduğu gerçeğini çok rahat görebilirsiniz.

Lütfen bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım.

Suna ÜÇKARIŞOĞLU

tl

Memurların yıllık izin süreleri artacak

Borçlanmayı yeni yıla sarkıtanlar ise yüzde 29 daha fazla ödemek zorunda kalacaklar. Doğum borçlanmasını yeni yıl girmeden yapanlar bir çocuk için 2 bin 859 lira daha az ödeyecek 

Net asgari ücretin yılbaşında 1.300 liraya çıkacak olması işçiden, işverene kadar geniş kesimi etkileyecek. Kısa vadede en fazla etkilenecek olanlar ise doğum, askerlik veya yurtdışı borçlanması yapanlar olacak. Borçlanmayı yeni yıla sarkıtanlar ise yüzde 29 daha fazla ödemek zorunda kalacaklar. Doğum borçlanmasını yeni yıl girmeden yapanlar bir çocuk için 2 bin 859 lira daha az ödeyecek.

Net asgari ücretin yılbaşından itibaren yüzde 30 artarak bin 300 liraya çıkacak olması, işçisinden işverenine, gencinden yaşlısına, esnafından part time çalışan taksicisine kadar herkesi 25 ayrı kanaldan etkileyecek. Etkilerin kimisi yük getirirken, kimisi de avantaj sağlıyor. Kısa vadede en fazla etkilenecek olanlar ise Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) doğum, askerlik veya yurtdışı borçlanması yapanlar olacak. Borçlanmayı yeni yıla girmeden yapanlar kazançlı çıkacak. Yeni yıla sarkıtanlar ise yüzde 29 daha fazla ödemek zorunda kalacaklar. Doğum borçlanmasını yeni yıl girmeden yapanlar bir çocuk için 2 bin 859 lira, üç çocuk için ise 8 bin 577 lira daha az para ödeyecekler. Gelecek hafta yeni hükümetin kurulmasının hemen ardından Asgari Ücret Tespit Komisyonu da 2016 yılı asgari ücretini belirlemek için çalışmalarına başlayacak. Başbakan Ahmet Davutoğlu, önceki hafta bir araya geldiği emek ve iş dünyasının temsilcilerine, asgari ücret üzerindeki vergi yükünün aşağı çekilmesi için çalışma yaptıklarını söyledi. Vergi indiriminin, daha önce olduğu gibi yine çocuk sayısı dikkate alınarak kademeli şekilde hayata geçirilmesi bekleniyor. Halen üç çocuğu bulunan ve eşi çalışmayan asgari ücretlilerden vergi alınmıyor.

PRİMİ KENDİ ÖDEYENLER
İşçi, işveren ve Bağ-Kur’luların yanı sıra Genel Sağlık Sigortası (GSS) primi ödeyenler, isteğe bağlı sigortalılar, ayda 30 günden az çalıştıkları için eksik günlerinin primini kendileri ödemek zorunda kalanlar, Türk müteahhitler tarafından yurtdışına işçi olarak götürülenler de etkilenecek. Ancak, asgari ücretteki artıştan olumlu etkilenenler de var. İşsizlik maaşı ve evde bakım ücreti alanlar, 65 yaş aylığı, engelli aylığı ve GSS için gelir testi yaptıran düşük gelirliler olumlu etkilenecekler arasında yer alıyor. Asgari geçim indiriminin (AGİ) herkes için yükselecek olması nedeniyle, işçi ve memur yaklaşık 16 milyon ücretli çalışan daha fazla para alacak.

GURBETÇİNİN BORÇLANMA MALİYETİ 50.7 BİN LİRA ARTACAK

Yurtdışındaki Türk vatandaşı işçilere, çalışmadıkları süreler için borçlanarak emeklilik hakkı sağlanıyor. Bunun için 7.200 gün prim ödemesi gerekiyor. Primler, asgari ücret ile asgari ücretin 6.5 katı arasında belirleyebildikleri kazanç üzerinden hesaplanarak ödeniyor. Borçlanmak için önceden hazırlığını yapmış olan gurbetçilerin ellerini çabuk tutmaları gerekiyor. Aksi takdirde, 2016 yılına kalırsa 50 bin 731 lira daha fazla ödeme yapmak zorunda kalacaklar.

ASKERLİK İÇİN BORÇLANMADA ZARAR BİN 430 LİRA 
En çok borçlanma er ve erbaş olarak ya da yedek subay okulunda geçen askerlik süreleri için yapılıyor. Bir yıllık askerlik borçlanması için yıl başına kadar 4 bin 890 lira ödemek yeterli iken, 1 Ocak 2016 tarihinden sonra 6 bin 320 lira ödenmesi gerekecek. Yeni yılda yapılması gereken fazladan ödeme bin 430 lira olacak.

YER ALTI MADEN İŞÇİLERİNE 600 LİRA ZAM
Asgari ücretin bin 300 liraya çıkmasından faydalanacak kesimlerin başında yer altı maden işçileri geliyor. Soma faciasından sonra yapılan düzenlemeyle taban ücretleri asgari ücretin iki katına çıkartılan yer altı maden işçileri, yıl başından itibaren 2 bin lira yerine 2 bin 600 lira ücret alacaklar.

ASGARİ ÜCRET 25 KANALDAN ETKİLEYECEK

– İşçi ve işveren sosyal güvenlik primleri
– Bağ-Kur primleri
– Genel Sağlık Sigortası primi
– İşsizlik Sigortası primi
– Sosyal Güvenlik Destek Primi
– Kıdem tazminatı
– İhbar tazminatı
– Sosyal Güvenlik Kurumu idari para cezaları
– Çeşitli vergilerle ilgili para cezaları
– Ücretten kesilen gelir ve damga vergisi
– Çıraklar ve stajyer öğrencilerin SGK primleri ve ücretleri
– Doğum, askerlik ve yurtdışı borçlanması
– İsteğe bağlı sigorta primleri
– Taksici, dolmuşçu, rehber ve part – time çalışanların sigorta primleri
– İkili sözleşme bulunmayan ülkelere çalışmaya giden işçilerin sigorta primleri
– Genel Sağlık Sigortası ödemelerinde gelir testi kriteri
– Geçici işsizlik ödeneği
– İşsizlik maaşı
– Asgari geçim indirimi
– Evde bakım ücreti
– 65 yaş ve engelli aylığı kriteri
– Emekli aylıkları
– Teşvik uygulamalarındaki sübvansiyonlar

– Bireysel Emeklilik Sigortası için sağlanan devlet katkısı

 

ETKİLENECEK 3 KESİM DAHA VAR
GSS PRİMLERİNDEN KURTULUN: 

Sigortası olmayanların ödemeleri gereken Genel Sağlık Sigortası primleri hanehalkının kişi başına düşen geliri üzerinden hesaplanıyor. Bu da asgari ücrete göre hesaplanıyor. Yıl başından sonra hane içinde kişi başına gelir 548.6 liranın altında ise prim ödemekten kurtulacaklar. Son testte, sınıra yakın geliri çıktığı için prim ödemek zorunda kalanlar, 1 Ocak sonrası başvurursa prim ödemeyebilir.

EVDE BAKIM VE 65 YAŞ AYLIĞI:
Evde bakım için halen hane içinde kişi başına gelirin 667 liranın altında olması gerekiyor. 1 Ocak sonrası ise 867 liranın altında olması yeterli olacak. Kişi başına geliri 670-850 lira arasında çıktığı için başvurusu reddedilenler yeniden başvurabilir. 65 yaş aylığı bağlanabilmesi için ise halen kişi başına gelirin 333 liranın altında olması gerekirken, 1 Ocak’tan itibaren 433 liranın altında olması yeterli kabul edilecek.

ÜCRETLİLERE 33 LİRA ASGARİ ZAMMI:
Ücretlilere maaşlarına ek olarak şu an her ay en az 90.11 lira Asgari Geçim İndirimi (AGİ) karşılığı ödeme yapılıyor. Evli ise, eşi çalışmıyorsa, çocukları varsa bu rakam artıyor. AGİ tutarı, her yıl asgari ücrete göre yeniden hesaplanıyor. 2015 yılında 90.11 lira olan AGİ, 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren 123.43 liraya çıkacak. Dolayısıyla, ücretle çalışan herkesin aldığı AGİ’de en az 33 lira artış olacak.

ASGARİ ÜCRET ARTIŞI % 2 EK MALİYET GETİRİR
Garanti Yatırım, asgari ücret artışının halka açık şirketlere etkisini değerlendiren raporunda bu şirketlerin ortalama maaşlarına ilişkin hesapları da paylaştı. Businessht.com’da yer alan bu hesaplamalara göre ortalama maaşı en yüksek şirket Türkiye Sınai ve Kalkınma Bankası (TSKB) oldu. Bankanın ortalama maaşı 15 bin TL’nin üzerinde. TSKB’yi 13 bin 356 lira ile THY takip etti. THY’nin ardından ise 13 bin 201 lira ortalama maaşla Emlak GYO geldi.

 

BANKA AVANTAJLI
Ortalama maaş sıralamasında enerji sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin ilk sıralardaki ağırlığı dikkat çekti. Bununla birlikte bankacılık sektörünün de diğer sektörlere kıyasla daha iyi ortalama maaşlara sahip olduğu dikkat çekti. Yüzde 30’luk asgari ücret artışının şirketlere yüzde 1.5 ila 2 arası ek maliyet getirebileceğini hesaplayan analistler, asgari ücret artışının tüketimi artırarak satış büyümesi sağlayabilece- ğini, ancak işgücünde azalmaya gitme ihtimali bulunduğuna dikkat çektiler.

ÜCRETTE CİNSİYET EŞİTLİĞİ 118 YIL SONRA

Dünya Ekonomik Forumu’na göre, maaşta kadın-erkek eşitliği, 2133 yılına kadar sağlanamayacak. Rapora göre, kadın ve erkeklerin aynı işte eşit ücret almaları ancak 118 yıl sonra sağlanabilecek. Kadın-erkek eşitliğini en iyi sağlayan ülkeler arasında Türkiye 145 ülke arasında 130’uncu sırada yer alıyor.

5625674af018fb45587d90f2

Doğalgazda indirim sinyali

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, İran’daki ve Rusya’daki tahkimin kazanılması durumunda, buna ham petrol fiyatlarındaki düşüş de eklendiği zaman doğalgazdaki fiyat indirimlerinin vatandaşa yansıtılabileceğini söyledi.

Alaboyun, G20 için bulunduğu Antalya’da bir televizyon kanalına önemli açıklamalarda bulundu.G20 Zirvesi’nin en önemli konularından birinin Suriye olduğuna dikkati çeken Alaboyun, “Suriye bağlamında dün meydana gelen terörist eylemle birlikte terör ön plana çıkacak ve Suriye’deki göçmenlerin de konusu ele alınacak. Avrupa’nın şöyle bir özelliği var; sorun kapısına gelene kadar umursamıyor, bugün şu an sorun kapısına geldi dayandı. Avrupa’nın belki bu yaşanan süreçlerden bir ders çıkartması lazım. G-20’deki en önemli konulardan biri, bu göçmen ve mülteciler sorunuyla birlikte terör sorununun damgasını vuracak olmasıdır. Bana göre enerji dahil ekonomiyle ilgili konular ikinci, üçüncü sıraya kalacak gibi gözüküyor” ifadelerini kullandı.

“ENERJİDE KAYNAK ÇEŞİTLENDİRİLMELİ”

Enerjide tek bir ülkeye bağımlı kalınmaması ve çeşitlendirmeye gidilmesi gerektiğini savunan Alaboyun, şunları söyledi:”İran’la tahkimimiz devam ediyor, muhtemelen önümüzdeki dönemde, bunun sonuçlanmasını umuyoruz. Bu tahkimi kazanacağız, bizim orada bir sorunumuz gözükmüyor. Çünkü elimiz güçlü, verilerimiz güçlü, fiyatlarımız İran’ın fiyatlarının diğer uluslararası fiyatlarla kıyasladığınız zaman oldukça pahalı. Bir taraftan enerjimizi çeşitlendirmemiz gerekiyor bir taraftan da enerji aldığımız ülkeleri çeşitlendirmemiz gerekiyor. Bu anlamda Kuzey Irak’taki doğalgaz sahalarının geliştirilmesiyle Türkiye için yeni bir kapı açılacak. Özellikle Doğu Akdeniz’deki Mısır ve İsrail’in bulmuş olduğu doğalgaz yataklarının zaman içerisinde diplomatik sorunların çözülmesiyle ki şu an bizim bilgimiz ve gözetimimiz altında bazı özel şirketlerimiz bunlarla görüşmeler yapıyorlar ve devreye girmesiyle yeni bir enerji kaynağımız olacak.”

“VATANDAŞA YANSIYABİLİR”

Alaboyun, Rusya’dan, İran’dan enerji konusunda istenen fiyat indirimlerinin doğalgaz faturalarına yansıyıp yansımayacağı yönündeki soruyaysa, “Yansıyabilir, şöyle; İran’daki tahkimi kazanırsak, Rusya’daki tahkimi de kazanırsak zaten bizim formülasyonda en önemli olan etkenlerden biri ham petrol fiyatlarında düşüş var, bunlar yansıdıktan sonra biz bunu vatandaşımıza yansıtırız” cevabını verdi.

Kur düzeyinin dezavantaj olarak geliştiğini de hatırlatan Bakan Alaboyun, şöyle devam etti: “Şimdi bizim vermiş olduğumuz fiyat sadece Rusya’dan almış olduğumuz fiyat değil, vatandaşa yansıttığımız fiyattan bahsediyorum. Yani bir paçal fiyattan bahsediyoruz. Ben iki kaynak Rusya’dan, bir kaynak Azerbaycan’dan, bir kaynak da İran’dan alıyorum, bunun yanında da LNG alıyorum. LNG ile normal boru hatlarıyla gelen doğalgaz arasında aşağı yukarı yüzde 14’le yüzde 20 arasında fiyat farklılığı var, bu paçal fiyatı biz vatandaşımıza yansıtıyoruz. İnşallah bu tahkimleri kazanırsak, formülasyonda da bir iyileşme olduğu için dönemsel formülasyon olduğu için biz anında yansıtamıyoruz ama bir ikinci dönem, üçüncü dönemde bir indirim olursa bunu yansıtacağız.” Nükleer santral ve enerji bağlamında Türk tarafının Japonlara göre bir adım önde olduğunu savunan Alaboyun, “Bu ortaklık yüzde 51 Japon konsorsiyumu, yüzde 49 Türk EÜAŞ’tır. EÜAŞ kendi şirketini kurdu, Japon konsorsiyumunun da şirketini kurmasını bekliyoruz, onun üzerine de Türkiye’de bir proje şirketi kurulacak. Yani Sinop Nükleer Güç Santrali Anonim Şirketi altında bu şirket bu sistemi yürütecek” ifadelerini kullandı. Alaboyun, teröre karşı güçlü durulması gerektiğini vurgulayarak, “Paris’te yapılacak toplantılar iptal edilmedi ve gideceğiz. Teröre rağmen gideceğiz, orada güçlü bir mesaj vermemiz gerekiyor” dedi.